Küresel krize karşı alınabilecek önlemlerin tartışılacağı toplantı, dünya piyasalarının geleceği açısından son derecede önem taşıyor. Devlet Başkanları ve Başbakanların da katılması beklenen bu toplantı için ciddi hazırlıklar yapıldı.
Krizin etkilerinin giderilmesi için her ülke, kendi ihtiyaçları ve olanakları çerçevesinde çeşitli önlemler almıştır ve almaya devam etmektedir. Ancak sorun küresel bir boyuttadır ve çözümü için küresel önlemleri gerektirmektedir. Krizden, gelişmiş olsun olmasın, bütün ülkeler etkilenmiştir. Gelişme yolundaki ülkeler, gelişmiş ülkeler için hem ürün hem de yatırımlar açısından ciddi pazarlardır. Bu pazarların açık olması istikrar içinde bulunması ve yatırımların karlılığının koruması son derecede önemlidir. Gelişme yolundaki ülkeler için de durum aynıdır. Finans ihtiyaçlarının karşılanması, ihraç ürünlerine pazar bulunması ve yabancı sermaye girişi açılarından gelişmiş ülkelere muhtaçtırlar. Bu itibarla ortak hareket etmek zaruri hale gelmektedir. Sorunların ortak olması elbette çıkarların örtüşmesi anlamına gelmemektedir. Anlaşma kolay değildir ama anlaşmazlığın faturasının daha ağır olacağı bilinmektedir. Bu itibarla ortak noktalar aranması ve önceliklerin birlikte tesbiti yoluna gidilmektedir. İşte G-20 toplantısının esas amacı da budur.
******
Toplantıda, ekonomilerin hangi araçlar ve düzenlemelerle canlandırılacağı, yeni kurumlar mı oluşturulacağı, korumacılık önlemlerinin ortadan nasıl kaldırılacağı, mali politikaların devreye nasıl sokulacağı gibi konular tartışılacaktır. Hazırlık toplantıları bu konularda bazı ipuçları vermektedir.
Enflasyon endişesi artık ikinci derecede önemli hâle gelmiştir Esas olan ekonominin canlandırılması, talebin arttırılması ve bunların sağlanması için de mali politikaların gevşetilmesidir. Aslında birçok ülke bunu yapmaya çalışmaktadır. Kamu harcamaları arttırılmakta, vergiler düşürülmekte, bireysel harcamalar teşvik edilmektedir. G-20 toplantısında bu politikaların sürdürülmesi ancak harcamaların mutlaka katma değer sağlayıcı, üretim ve istihdamı arttırıcı nitelikte olması yolunda bir tavsiye kararının alınması muhtemeldir. Hazırlık toplantısında Türkiye`yi temsil eden TUSİAD`ın görüşü de bu yöndedir..
Teorik olarak bütün ülkeler korumacılığa karşıdır. Ancak birçok ülke, kapalı şekilde de olsa, bu tür önlemlere başvurmaktadır. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi gelişmiş ekonomilerin, kriz döneminde de olsa, bu yola başvurması endişesi gelişme yolundaki ülkeleri tedirgin etmektedir. Çünkü bu ülkeler, gelişme yolundaki ülkelerin en büyük pazarıdır. Küresel kriz dolayısıyla zaten daralan bu pazarların bir de korumacılık önlemleri ile daha da sınırlanması, birçok ülkeyi ve bu arada Türkiye`yi zora sokabilir.
******
Bu itibarla G-20 toplantısında korumaclığa şiddetle karşı çıkılması ve korumacılığın gereksiz ve hasar verici ticaret savaşlarına yol açacağı hususunun savunulması önemlidir. Anladığımız kadarıyla Türkiye bunu yapacaktır. Bu konuda da bir bağlayıcı karar alnması sözkonusu olmayabilir ama ortak bildiriye tavsiye niteliğinde bir karar konulabilir ve daha sıkı bir denetim istenebilir.
Krizin etkilediği bütün ülkelerde bir finans kaynağı ihtiyacı vardır. Reel sektörün kredi ihtiyacı, firmaların borç ödeme ihtiyacı, ülkelerin mali güvenilirliklerini pekiştirme ihtiyacı, yabancı yatırımların teşviki sözkonusu ek kaynakların sağlanabilmesi ile karşılanabilecektir. G-20 içinde yer alan ülkeler arasında bu konuda ilke olarak bir anlaşmazlık yoktur. Tartışılan şey, bu kaynakların ne şekilde, kimler tarafından ve hangi ölçülerle oluşturulacağı, nasıl dağıtılacağı ve daha da önemlisi nasıl denetleneceğidir.
Bulunan formül, IMF kaynaklarını arttırılmasıdır. Böylece, ihtiyaç duyan ülkeler, belli kriterlerle kaynak ihtiyaçlarını karşılayabilecekler ancak uyulamada IMF`nin gözetim ve denetimi altında olacaklardır. Alınacak kaynaklar hibe şeklinde değil, kredi niteliğinde olacaktır. G-20 toplantısında fonun büyüklüğü ve kaynağın dağıtım esaslarının tartışılması beklenmektedir.
IMF ile, yapılacak bir anlaşma uzun süredir Türkiye`nin gündemindedir. Küresel finans krizinin çözümünde IMF`nin önemli roller üstlenmesi ve kaynaklarının genişlemesi, bu anlaşmanın bir an önce gerçekleştirilmesini kolaylaştırabilecektir.
Öyle de olmalıdır... |